BU 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ’NDE DEPREMDE KAYBETTİĞİMİZ KADINLAR İÇİN MEYDANLARDAYDIK

BU 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ’NDE DEPREMDE KAYBETTİĞİMİZ KADINLAR İÇİN MEYDANLARDAYDIK

Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası olarak bu 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü depremde kaybettiğimiz kadınlara atfettik. Sendikamızın Kadınlar Komisyonu örgütlü olduğumuz iş yerlerinde basın açıklaması yaparak, depremden etkilenen kadınların yaşadıkları zorluklara dikkat çektiler.

Sendikamızın Kadın Komisyonu ve Şube Kadın Komisyonu Üyelerimiz sendikamızın örgütlü olduğu işyerlerinde basın açıklaması yaparak, depremden etkilenen kadınların yaşadıkları zorluklara dikkat çektiler.

Bu yıl 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü, 6 Şubat’ta meydana gelen ve tüm ülkemizi derinden sarsan deprem afetinde kaybettiğimiz başta sağlık işçileri olmak üzere tüm kadınlara atfeden Sendikamızın Kadın Komisyonu Üyeleri, “Kadınların Toplumsal normlar çerçevesinde kadınlar, deprem bölgelerinde de evi geçindirme rolünü üstlenme durumunda bırakılıyorlar. Deprem afetinin yaşandığı bölgelerde bir ev yok, mutfak yok ya da herhangi bir şekilde kendilerini yeniden üretip geçimlerini sağlayabilecek alan ve malzeme yok fakat bu görevi yine de kadınlar üstelenmiş durumda. Sanki her şey olağan akışındaymış gibi yine yemeği kadınlar yapıyor. Çocuklara, hastalara kadınlar bakmaya çalışıyor. Bu sorumluluk, kadınların omuzlarına yüklenmiş durumda. Bu da yaşadıkları tramvayı artırıyor. Kadınların ihtiyaçları ise arka plana itilmiş. Deprem bölgesinde olanaklar kısıtlı, kadınların dile getirdiği sorunlar ortak. Van, Elazığ ve Marmara depremleri ile deneyimlenen tehlikeleri de hatırlatmak istiyoruz. Kadınların yağma ve cinsel saldırılara maruz kalması, kadınlar için hayati önem taşıyan hijyen eksikliği, gebe ve emziren kadınlara özgü oluşabilecek süt kesilmesinden emzirme odalarının ve sağlıklı ortamda doğum hakkının olmamasına kadar yabancı olmadığımız problemler şu anda deprem bölgelerinde yaşanan sorunlardan bazıları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bütün bunlara karşı bir an önce önlem alınması ortak talebimizdir. Maruz bırakılan her durum ve olayda olduğu gibi yine en çok kadınların etkilendiği gerçeğinin bir kez daha yüzlere çarptığı doğal afet, savaş gibi unsurların yıkıcılığı ülkemizde ve dünyada ortadadır. Bütün bunlar da mücadele etmenin haklılığını daha fazla ortaya koymaktadır.” şeklinde açıklamalarda bulundular.

İşte Kadın Komisyonumuzun Örgütlü Olduğumuz İşyerlerinde Yaptığı Basın Açıklaması:

 

BASINA ve KAMUOYUNA

Bugünden tam 166 yıl önce 1857’de ABD’nin New York kentinde 40 bin tekstil işçisi kadın, çalıştıkları fabrikada bir direniş başlattı. Fabrika kapılarının kilitlenmesiyle birlikte çıkan yangında çoğunluğu kadın olan 129 işçi hayatını kaybetti. İşçilerin yanan bedenleri, bugün biz kadınların mücadelesine ve direnişine meşale olmaya devam ediyor. Bizlere miras kalan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü; hakları için mücadele eden kadın işçilerin taşıdıkları bayrakları bizlere devrettiği gündür, biz kadınların mücadele günüdür.

Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Kadın Komisyonu ve sendikaya üye kadınlar olarak bu yıl 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü, 6 Şubat’ta meydana gelen ve tüm ülkemizi derinden sarsan deprem afetinde kaybettiğimiz başta sağlık işçileri olmak üzere tüm kadınlara atfediyoruz. Kaybettiğimiz on binlerce insanımızın anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.

Toplumsal yaşamın tüm alanlarında olduğu gibi depremde de toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri biz kadınların karşısına çıkıyor. Deprem bölgesinde depremzede kadınların yaşadıkları bazı sıkıntılara dikkat çekmek istiyoruz. Deprem bölgelerinde yapılan röportajlar ve araştırmalar kadınların yaşadıkları sorunları gün yüzüne çıkarıyor. Toplumsal normlar çerçevesinde kadınlar, deprem bölgelerinde de evi geçindirme rolünü üstlenme durumunda bırakılıyorlar. Deprem afetinin yaşandığı bölgelerde bir ev yok, mutfak yok ya da herhangi bir şekilde kendilerini yeniden üretip geçimlerini sağlayabilecek alan ve malzeme yok fakat bu görevi yine de kadınlar üstelenmiş durumda. Sanki her şey olağan akışındaymış gibi yine yemeği kadınlar yapıyor. Çocuklara, hastalara kadınlar bakmaya çalışıyor. Bu sorumluluk, kadınların omuzlarına yüklenmiş durumda. Bu da yaşadıkları tramvayı artırıyor. Kadınların ihtiyaçları ise arka plana itilmiş. Deprem bölgesinde olanaklar kısıtlı, kadınların dile getirdiği sorunlar ortak. Van, Elazığ ve Marmara depremleri ile deneyimlenen tehlikeleri de hatırlatmak istiyoruz. Kadınların yağma ve cinsel saldırılara maruz kalması, kadınlar için hayati önem taşıyan hijyen eksikliği, gebe ve emziren kadınlara özgü oluşabilecek süt kesilmesinden emzirme odalarının ve sağlıklı ortamda doğum hakkının olmamasına kadar yabancı olmadığımız problemler şu anda deprem bölgelerinde yaşanan sorunlardan bazıları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bütün bunlara karşı bir an önce önlem alınması ortak talebimizdir. Maruz bırakılan her durum ve olayda olduğu gibi yine en çok kadınların etkilendiği gerçeğinin bir kez daha yüzlere çarptığı doğal afet, savaş gibi unsurların yıkıcılığı ülkemizde ve dünyada ortadadır. Bütün bunlar da mücadele etmenin haklılığını daha fazla ortaya koymaktadır.

166 yıl önce tekstil işçisi kadınların bedenleri hak aradıkları için tutuştu. Bugünse bu hak arama mücadelemiz devam ediyor. Kadınlar hâlâ direnmek; haklarını aramak; sömürüsüz, tacize-tecavüze uğramadıkları ve katledilmedikleri bir yaşam için mücadele etmek zorunda bırakılıyor. Verilere göre 2022 yılında 334, 2023 yılının ilk ayında ise 31 kadın bir erkek tarafından katledildi. Ülkemizde neredeyse her güne bir kadın cinayeti sığarken en yakınımız dediğimiz erkekler tarafından katledilirken her an tacize ya da tecavüze uğrama korkusu yaşarken işyerinde mobbingin en fazlasını görüp evde eş ve anne olma görevlerimizin eksiksiz yapılması bekleniyorken bizlere de mücadele etmek ve örgütlü kadın bilincini kuşanmaktan başka seçenek kalmıyor.

Fabrikalar, sokaklar, işyerleri, evler, okullar kısacası yaşamın her alanı kadınların sömürüldüğü ve yok sayılmaya çalışıldığı yerler hâline gelmiş durumda. İşyerlerinde, üretim alanlarında ucuz iş gücü olarak görülen yine biz kadınlar oluyoruz ve hak gasplarından fazlasıyla payımızı alıyoruz. Küçülmeye giden iş yerlerinin ilk gözden çıkardığı çalışanları kadınlar olurken haklarını arayıp sendikalı olan ya da direniş başlatan işçiler, işverenin ve yasaların gerçek yüzüyle karşı karşıya kalıyor.

Biliyoruz ki sömürüsüz, cinsiyet eşitliğinin sağlandığı, kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik her türden gerici politikanın son bulduğu bir dünya mümkün. Bu dünyayı yaratmak biz kadınların ellerinde. Örgütlü, mücadele ve umut dolu nice 8 Martlara!

Yaşasın 8 Mart!

Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!

Kadın, Yaşam, Özgürlük!

Yaşasın Kadın Dayanışması!

Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Kadın Komisyonu

Fotoğraflar