BAŞKANLARIMIZ, AÇSHB’ DE ÇALIŞAN ÜYELERİMİZİN SORUNLARINI RAPOR OLARAK ENGELLİ VE YAŞLI HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRÜ ORHAN KOÇ’ A SUNDULAR

BAŞKANLARIMIZ, AÇSHB’ DE ÇALIŞAN ÜYELERİMİZİN SORUNLARINI RAPOR OLARAK ENGELLİ VE YAŞLI HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRÜ ORHAN KOÇ’ A SUNDULAR

Genel Başkan Yardımcılarımız Osman Çavuş ve Adem Sarıçoban, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda çalışan üyelerimizin sorunlarını Bakanlığın Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Orhan Koç’ a sundular.

Genel Müdür Orhan Koç’u makamında ziyaret eden Başkanlarımız, üyelerimizin sendikamıza göndermiş oldukları sorunlardan oluşturdukları raporu taktim ederek, çözümleri konusunda istişarelerde bulundular.

 

İŞTE BAŞKANLARIMIZIN GENEL MÜDÜR KOÇ’ A SUNDUKLARI RAPOR

 

 

AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI BÜNYESİNDE ÇALIŞAN İŞÇİLERİN SORUNLARI

 

  1. 696 SAYILI KHK İLE KADROYA GEÇEN İŞÇİLER

Bilindiği üzere 24 Aralık 2017 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 696 sayılı KHK ile kamuda taşeron marifetiyle çalıştırılan binlerce işçi 4/D kadrosuna geçirildi. Kadroya geçişten sonra bu işçilerin çeşitli hak kayıpları yaşadığı bilinmektedir. Özellikle taşeron işçi olarak çalışıyorlarken ihale şartnamelerinde belirlenen ücretin asgari ücretin %35-%75 fazlasıyla çalışacakları belirlenmiş olan bu işçilerin mevcut ücretleri asgari ücret seviyesine gerilemiştir. Eğer bu işçiler taşeron işçisi olarak çalıştıklarında aldıkları ücretleri alabiliyor olsalardı ortalama ücretleri 198,00 TL – 184,00 TL arasında değişiyor olacaktı. Sadece ücret seviyesine bakıldığında bile yaşanan mağduriyetin boyutu ortaya çıkmaktadır. Sadece 696 sayılı KHK ile kadroya geçen işçiler için değil İŞKUR’dan gelen işçilerin de mevcut ortalama ücretlerinin asgari ücret seviyesinde olduğu bilinmektedir.  Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında çalışan işçilerin eğitim durumları ve yaptıkları iş itibariyle asgari ücret seviyesine mahkum edilmesi kabul edilemez bir durumdur. Ücret seviyesinin belirlenmesinde görülen işin niteliği, eğitim durumu gibi kıstasların da hesaplamaya dahil edilmesi gerekliliği malumunuzdur. Asgari ücretin yüzdelik farklarıyla ücret alan bazı işçilerden geriye yönelik fark alacağına ilişkin açılmış davalar bulunmaktadır. Bu davaların işçi lehine sonuçlandığı da bilinmektedir. Türkiye Sağlık-İş Sendikası olarak mağduriyet yaşayan işçilere hukuki her türlü desteği vereceğimizi belirtmek isteriz. Yüksek mahkemenin de işçi lehine yaklaşımı mevcut ücret seviyeleri konusundaki endişelerimizi ve memnuniyetsizliğimizi haklı çıkaran bir durumdur.

Mevcut ücret seviyeleri maddi zorluklar ortaya çıkarırken, çalışma yaşamındaki motivasyonu düşüren bir etki yaratmaktadır. Verimliliği düşüren bir unsur ortada öylece dururken Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı gibi dezavantajlı gruplarla toplum yararına çalışan bir kurumun bu unsuru ivedilikle ortadan kaldırması gerekliliği açıktır.

  1. COVİD-19 SÜRECİ ÇALIŞMA KOŞULLARI

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde özel koşulları haiz çalışma biçimleri bulunmaktadır. Rehabilitasyon merkezi, çocuk evi, huzurevi gibi işyerlerinde çalışan işçiler nezdinde ise küresel salgın sürecindeki çalışma koşulları kademeli olarak ağırlaştırılmıştır. Küresel salgın öncesi dönemde 12 saatlik vardiyalı çalışma dönüşüme uğramıştır. İlk aşamada işçiler çalıştıkları yerde bilfiil 7 gün, sonrasında 10 gün ve şu anki uygulamada kesintisiz 14 gün rehabilitasyon merkezi, çocuk evi, huzurevi gibi işyerlerinde bulunmaktadırlar. Salgın sürecinin en büyük mağdurlarından olan sosyal hizmetler işçilerinin bu çalışma şeklinin yarattığı çeşitli sorunlar bulunmaktadır. Bunları açıklayacak olursak;

  • Küresel salgın süreci gibi tüm dünyayı etkisi altına alan küresel alarm durumu kuşkusuz tüm insanlarda psikolojik yıpranmalar oluşturmaktadırlar. Evde kalamayan işçiler için ise hem virüsle temaslı olma ihtimalinin yüksekliği hem de olası bir bulaş durumunda bunu ailelerine de geçirme endişesi vardır. Yukarıda bahsettiğimiz çalışma şeklinin Bakanlık bünyesinde çalışan işçiler için sayılan sorunlara ek olarak aileden uzak kalmak, aile bağlarının zedelenmesi sorununu da gündeme getirmektedir. Anayasamızın da 41. Maddesindeki ‘Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasındaki eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır teşkilatı kurar.’ Hükmü bahsedilen sorunlara yönelik çözümlerin Bakanlığınız bünyesinde oluşturulması gerekliliğini de ifade etmektedir. Kesintisiz 14 gün rehabilitasyon merkezi, çocuk evi, huzurevi gibi işyerlerinde çalışan işçiler olası bir vaka durumunda ise 10 gün karantina bölgesi olarak tecrit edilmiş yurtlarda kalarak, yine karantina süresinin bitimini takiben derhal 14 günlük kesintisiz çalışmaya başladıklarında uğrayacakları mağduriyet ortaya çıkmaktadır.
  • Uzun çalışma saatleri verimlilikte düşüşü ortaya çıkarırken, çalışılan saatlere yönelik ödemelerin eksik ya da hiç yapılmaması konusu da mağduriyet yaratmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun “Çalışma Süresi” başlıklı 63. Maddesi ‘Genel bakımdan çalışma süresi haftada en çok kırkbeş saattir. ….’ Hükmünü içermektedir. Yine 4857 sayılı İş Kanununun “Zorunlu Nedenlerle Fazla Çalışma” ve Olağanüstü Hallerde Fazla Çalışma” başlıklı maddeleri yapılan bu fazla çalışmalar karşılığı alınacak ücret ile ilgili aynı Kanununun “Fazla Çalışma Ücreti” başlıklı 41. Maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarına atıfta bulunmaktadır.

4857 sayılı İş Kanununun “Çalışma Süresinden Sayılan Haller” başlıklı 66. Maddesi ‘Aşağıdaki süreler işçinin günlük çalışma sürelerinden sayılır:

…….

c) İşçinin işinde ve her an iş görmeye hazır bir halde bulunmakla beraber çalıştırılmaksızın ve çıkacak işi bekleyerek boş geçirdiği süreler.’ Hükmünü içermektedir.

Yukarıda bahsedilen İş Kanunu hükümleri çerçevesinde rehabilitasyon merkezi, çocuk evi, huzurevi gibi işyerlerinde çalışan işçilerin kesintisiz 14 gün işyerlerinde bulunmaları çalışma süresinden sayılmakla birlikte yapılan fazla çalışmaların karşılığının da alınması gerekmektedir.

Fazla çalışma ücretlerinin ödenmesi konusu ile ilgili olarak Bakanlığa bağlı birimlerde tahakkukta farklılıklar olması konusu da bulunmaktadır. Örneğin Bakanlığa bağlı işyerlerinden biri işçiyi kağıt üzerinde 11 saat çalışıyor olarak gösterirken, bir başka işyeri 8 saat olarak gösteriyor. Uygulamada birlik olmaması da işçiler arasındaki mevcut huzursuzlukları tetikleyerek çalışma barışını bozmaktadır.

Kesintisiz çalışma şeklinin yarattığı bir diğer sorun ise işçilerin hafta tatillerini kullanamaması ve kullanamadığı bu tatillere ilişkin ücretlerini alamamalarıdır.

  • Kesintisiz çalışma şeklinin yarattığı bir diğer sorun ise emziren kadın işçilerin yasal olarak çocuklarına süt vermeleri için öngörülen sürelerde bu izni kullanamamalarıdır. Pek çok kadın işçi çocuklarının anne sütüne ve anneye ihtiyaç duydukları zamanlar için sütünü sağıp çocuğuna gönderdiği bilinmektedir. Anne ile bebek arasında sağlıklı ilişkinin kurulabilmesi için yasalarla güvence altına alınmış mevcut düzenlemeler dahi yeterli değilken bu uygulamadan hiçbir şekilde istifa edemeyenlere ilişkin gerekli tedbirlerin alınması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa dayanılarak hazırlanan “Kadın Çalışanların Gece Postalarında Çalıştırılma Koşulları Hakkında Yönetmelik” ile “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik” lerde açıkça ‘Kadın çalışanlar, gebe olduklarının doktor raporuyla tespitinden itibaren doğuma kadar, emziren kadın çalışanlar ise doğum tarihinden başlamak üzere kendi mevzuatlarındaki hükümler saklı kalmak kaydıyla bir yıl süre ile gece postalarında çalıştırılamazlar. Ancak emziren kadın çalışanlarda bu süre, anne ve çocuğun sağlığı açısından gerekli olduğunun işyerinde görevli işyeri hekiminden alınan raporla belgelenmesi halinde altı ay daha uzatılır.’ ‘Kadın çalışanlar, gebe olduklarının sağlık raporuyla tespitinden itibaren doğuma kadar geçen sürede gece çalışmaya zorlanamazlar. Yeni doğum yapmış çalışanın doğumu izleyen bir yıl boyunca gece çalıştırılması yasaktır. Bu sürenin sonunda sağlık ve güvenlik açısından sakıncalı olduğunun sağlık raporu ile belirlendiği dönem boyunca gece çalıştırılmaz.’ ‘Gebe veya emziren çalışan günde yedi buçuk saatten fazla çalıştırılamaz.’ Hükümleri bulunmaktadır.

Yukarıda aktarılan sorunlar ile ilgili olarak Bakanlığa bağlı işyerlerinde hem uygulamada birlik sağlanması açısından hem de işçilerin mağduriyetlerini gideren ve söz konusu fazla çalışmaların ödenmesi hususunda İl Müdürlüklerinize talimat yazılması sorunların çözümü açısından faydalı olacak kanaatindeyiz. Ayrıca rehabilitasyon merkezi, çocuk evi, huzurevi gibi işyerlerinde çalışan işçilerin iş sözleşme maddelerinin revize edilmesi, söz konusu sorunların ve hak kayıplarının yaşanmaması adına etkili bir çözüm olacağını düşünmekteyiz.

  1. ÇALIŞMA KOŞULLARI
  • Bakanlık bünyesinde çalışan işçilere mevcut kadro unvanlarındaki görevler dışında görevler verildiği bilinmektedir. İşçilerin bilgi beceri alanının dışında çalıştırılması hem verilen hizmetin kalitesinde hem de ücretler arasında makul bir fark bulunmaması sebebiyle motivasyon düşüşe sebep olmaktadır. Örneğin kadro unvanı bakım elemanı olan bir işçiye temizlik işi verilirken aynı şekilde temizlik elemanına bakım işleri verilmektedir. Mevcut görev değişiklikleri bir üst pozisyonun görevini üstlenirken dahi ücret açısından bir fark yaratmaması işçilerin yaptıkları işler açısından kademelendirilmediklerini, dolayısıyla işleriyle kurdukları bağlılığın zedelendiğini göstermektedir. Mevcut durumun düzeltilmesi için ivedilikle kadro unvanlarının açıkça belirlendiği bir skala oluşturulması gerekliliği açıktır. Skala oluşturma konusunda bir komisyon kurularak sosyal diyalog mekanizmalarının da devreye sokulması gerekmektedir.
  • Bakım evleri, rehabilitasyon merkezleri gibi işyerlerinde çalışan işçilerin il dışına 12 gün süre ile görevlendirilmeleri ve görevlendirilme ile sadece harcırah ödemesi yapılmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun “Çalışma Süresinden Sayılan Haller” başlıklı 66. Maddesinin birinci fıkrasının b bendi ‘İşçilerin işveren tarafından işyerlerinden başka bir yerde çalıştırılmak üzere gönderilmeleri halinde yolda geçen süreler’ de çalışma süresinden sayılmaktadır. Bu husus dikkate alınarak işçilerin oluşmuş bulunan fazla çalışma ücretlerinin ödenmesi gerekmektedir.

Yukarıda açıklanan tüm hususlar birlikte düşünüldüğünde işçilerin yaşadıkları sorunların çözümü sadece işçileri değil Bakanlığın vermiş olduğu hizmetleri de ileri taşıyacağına olan inancımız tamdır. Bakanlığınızın da çalışma hayatının en kalabalık kesimini oluşturan işçilere hakkını vermek konusundaki isteğinize olan inancımız tamdır. Belirtilen sorunların ve çözümü hususunda Türkiye Sağlık-İş Sendikası olarak her türlü desteği vermeye hazırız.