29 Ekim 1923, Türk milletinin kendi kaderini bizzat tayin ettiği, esaretten hürriyete, teokrasiden demokrasiye attığı en büyük adımı temsil eder. Yokluk ve işgalden galibiyetle çıkan bir ulusun, bağımsızlığını taçlandırdığı ve çağdaş bir devletin temellerini attığı gündür. Türkiye Cumhuriyeti, 102. yaşını kutladığımız bu anlamlı günde, yalnızca geçmişin bir hatırası değil, geleceğimizin en sağlam güvencesidir.
Bir Varoluş Mücadelesi ve Sağlık Ordusunun Rolü
Büyük bir kahramanlık destanı olan Milli Mücadele, sadece cephede savaşan ordularla değil, cephe gerisinde hayatı ayakta tutan fedakâr bir orduyla da kazanılmıştır. Sağlıkçılar bir yandan hastalıklarla mücadele ederken bir yandan da Cumhuriyet'e giden yolda bağımsızlık savaşına aktif katılmış, en önde safta yerlerini almışlardır.
Kolera, tifüs, sıtma gibi salgınlarla savaşırken bir yandan da yaralıları iyileştiren, hijyeni sağlayan ve toplumsal sağlığı koruyan sağlık çalışanları, Cumhuriyetin fikri ve fiziki altyapısının inşasında kritik rol oynamıştır. Onların cephedeki ve cephe gerisindeki mücadelesi, geleceğin sağlıklı ve güçlü Türkiye’si için atılan ilk adımdır.
Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde kurulan Cumhuriyet, millet egemenliğini esas alarak bireyi yurttaş konumuna yükseltmiştir. Cumhuriyet, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan, eğitimi yaygınlaştıran ve bilimi rehber edinen çağdaşlaşma projesinin bizzat kendisidir.
Bugün, Türkiye Cumhuriyeti'nin 102. yılına girerken, bizlere düşen en büyük görev; kurucu değerlerimize sıkı sıkıya sarılmak, laiklik, hukuk devleti ve demokrasi ilkelerini korumaktır. Bilimin ve aklın ışığında, Atatürk'ün işaret ettiği muasır medeniyet seviyesine ulaşma hedefiyle, yılmadan çalışmaya devam etmeliyiz.
Bu coşku ve inançla; başta Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, kahraman silah arkadaşlarını, vatan uğruna can veren tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 102. yılı kutlu olsun! Yaşasın Cumhuriyet!