Sağlık ve Sosyal Hizmet İşçilerinin Örgütlü Gücü

  • Yücetepe Mh. Hedef Sk. No:5
    Anıttepe Çankaya ANKARA

  • 08:30 - 18:00

  • Pazartesi - Cuma

TARİHÇE

İlk Sendikalar Kanunu’nun kabul edilmesiyle birlikte ülkemizde sendikalar kurulmaya başlamıştır. Ancak bu süreçte sağlık çalışanlarının sendika kurması ya da sendikaya üye olması hakkı henüz tanınmamıştır.

 

Takvim yaprakları 9 Aralık 1961’i gösterirken İzmir’de sağlık çalışanlarının üye olacağı ilk sendika kurulmuştur. Türkiye Sağlık Müstahdemleri adını taşıyan bu sendika iş kolumuzdaki işçileri temsil eden ve sendikamızın temellerinin atıldığı ilk sendika olarak kayıtlara geçmiştir. Türkiye Sağlık Müstahdemleri Sendikası’na Abdullah Uzunalioğlu genel başkanlık yapmıştır. 26 Nisan 1962 tarihinde yapılan ilk genel kurulda Türk-İş’e üye olma kararı alınmıştır.1962’de ise İstanbul’da Sağlık Personelleri Sendikası adıyla ikinci bir sendika kurulmuştur. Kuruluşundan daha sonra İstanbul Bakırköy Akıl Hastanesi’nde çalışan iki sağlık çalışanı bu sendikaya katılacaktır. Bu iki isim Mustafa Başoğlu ve Savaş Benli’dir. Sendikanın kurucuları arasında isimleri listelere giren bu genç iki sağlık çalışanı, yapılan ilk genel kurulda genel merkez yöneticisi seçilmiştir. Mustafa Başoğlu genel başkan, Savaş Benli ise genel sekreter olarak göreve başlamışlardır.

 

Dönemin koşullarından kaynaklı İzmir’de ve İstanbul’da iki ayrı sendika olduğu daha sonradan öğrenilmiştir. Bu bilgiyi öğrenen Sağlık Personelleri Sendikası, Türkiye Sağlık Müstahdemleri Sendikası’na ulaşma çalışmalarına başlamıştır. Bu çaba karşılıksız kalmamıştır. İki sendika yöneticilerinin ilk olarak İstanbul’da, daha sonra da İzmir’de yaptıkları toplantılar neticesinde sağlık çalışanlarının gücünün bölünmemesi için tek sendika çatısı altında birleşme kararı almıştır. Bu karar resmiyete dökülememiştir. Dönemin TÜRK-İŞ genel sekreteri Halil Tunç, araya girerek sürecin resmiyete dökülmesine hız kazandırmıştır. Böylece bir birleşme protokolü imzalanmıştır. Bu protokol ile genel başkanlık İzmir’de kurulmuş olan Türkiye Sağlık Müstahdemleri Sendikası’na, genel sekreterlik görevi ise İstanbul’da kurulmuş olan Sağlık Personelleri Sendikası’na verilmiştir. İlk genel kurul iki sendikanın birleşmesinden sonra İzmir’de yapılmıştır. İstanbul’dan katılan 10 delege ve üyelerin İzmir’e teşrifi ile sendikamızın ilk yönetim kurulu seçilmiştir. Yapılan ilk genel kurulda genel başkanlığa Abdullah Uzunalioğlu, genel sekreterliğe Mustafa Başoğlu, genel başkan vekilliğine Savaş Benli ve Kemal Müderrisoğlu, genel mali sekreterliğe Halil Hayta, genel sekreter yardımcılığına ise Osman Çakıroğlu seçilmiştir. Sendikamızın adı ise Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası olarak değiştirilmiştir. Kongrede PSI (Uluslararası Kamu Hizmetleri Federasyonu)’ya üyelik başvurusu yapılmasına karar verilmiştir. Bu genel kuruldan sonra alınan karar ile sendikanın genel merkezi Ankara Hamamönü’ne taşınmıştır. 1968 senesinde yapılan genel kurulda is Mustafa Başoğlu genel başkanlığa seçilmiştir.

 

Mustafa Başoğlu ve Savaş Benli, sendikal mücadeleye başladıklarında Bakırköy Akıl Hastanesi’nde çalışmaktaydılar. Bu dönemde Mustafa Başoğlu, Bakırköy Akıl Hastanesi’nde adli servis kâtipliği yapmaktadır. Çalışma arkadaşlarına sendikayı ve mücadeleyi anlatan Başoğlu ile Benli, o dönemde ciddi bir baskı görmüşlerdir. Çalıştıkları hastanedeki emekçiler de bu baskıya maruz kalmışlardır. Başoğlu ve Benli’nin başlattığı mücadele hastane başhekimliği tarafından Sağlık Bakanlığı başmüfettişi Faruk Balkan’a bildirilmiştir. Bunun üzerine başmüfettiş Balkan, sendikaya üye olan işçileri hastanenin kütüphanesine çağırarak tehdit etmiştir. Sendikaya üye olmanın hukuksuz olduğunu işçilere söyleyen başmüfettişe cevabı Mustafa Başoğlu vermiştir. Başoğlu, işçilerin sendikaya üye olmasının 274 sayılı Sendikalar Kanunu’na uygun olduğunu ve kanunsuz bir iş yapılıyorsa başmüfettişin savcılığa başvurabileceğini belirterek çalıştığı kurumdaki emekçilerin cesaretlenmesini sağlamıştır. Bu yaşananlardan sonra başmüfettiş, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Bakırköy Akıl ve sinir Hastalıkları Hastanesinde işçilerin ‘D’ Cetvelinden maaş aldıkları ve T.C. Emekli Sandığı’na tabi oldukları, bunun için işçi sendikası kuramayacakları ve sendikaya üye olamayacakları gerekçesiyle Başoğlu ve Benli hakkında İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştur. Dönemin sendika yöneticileri, cumhuriyet başsavcılığına çağrılarak ifade vermişlerdir. Cumhuriyet Savcılığı’nca 274 Sayılı Sendikalar Yasası açısından adı geçenlerin sendika üyesi olmalarına mani bir hal bulunmadığı gerekçesiyle yapılan suç duyurusuna takipsizlik kararı verilmiştir.

 

İstanbul Cumhuriyet Savcılığının takipsizlik kararı üzerine Sosyal Sigortalar Kurumu ile Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı hastanelerinde D cetvelinden maaş alan ve T.C. Emekli Sandığına tabi olan sendika üyelerinden sendika aidatının verilecek sendika hesabına yatırılması talep edilmiştir. İdarelerce sendikaya üye olan kişilerin memur sayıldıkları gerekçesi ile aidat kesme talebi reddedilmiştir. Bunun üzerine İstanbul İş Mahkemelerinde aidat alacak davası açılmıştır. Açılan davaların sendikanın lehine sonuçlanmıştır. Bunun üzerine sendikaya üye olan işçilerin çoğunlukta olduğu kurumlara toplu iş sözleşmesi çağrısı yapılmıştır.

 

Kamu hastanelerinde çalışan emekçilerin memur ya da işçi statüsünde olmaması sorunu bu süreçten sonra da devam etmiştir. Mustafa Başoğlu ve diğer sendika yöneticileri, bu konuya dair verdikleri mücadeleyi hızlandırmışlardır. 

 

Sağlık iş kolunun emekçilerinin çoğu bu dönemde kamuda çalışmaktadır. Devlet memuru ve hizmetli çalışanlar olmak üzere iki ayrı grup sağlık çalışanı statüsündedir. Hizmetli grubunda çalışmakta olanlar memur ya da işçi haklarından faydalanamamaktadır. Sendikamız ilk olarak kamu hastanelerinde çalışan ve hiçbir haktan faydalanamayan emekçiler için mücadeleyle faaliyetlerine başlamıştır. Günümüzdeki işçi ve memur kavramları bu mücadele sayesinde ortaya çıkmıştır. Kazanımla sonuçlanacak bu mücadelede ilk olarak kamu hastanelerinde çalışanların yaptıkları işlerin fotoğrafları çekilmiştir. Türk-İş’e bağlı pek çok sendika ile birlikte bir kitapçık hazırlanmıştır. Yapılan toplantılarda, uzatılan her mikrofonda işçiler için verilen bu haklı mücadele dile getirilerek dönemin siyasi partilerine ve iktidarına çağrıda bulunulmuştur. Bu çağrılar karşılıksız kalmamıştır. 1965’te ülkemizde yapılacak olan genel seçimler için artık siyasilerin de gündemine giren bu önemli sorun seçimlerden sonra kurulan hükümetle çözüme kavuşmuştur.

 

657 Sayılı kanuna dayanarak mahkeme kararıyla kamu hastanelerinde çalışan emekçiler, işçi statüsü kazanarak kayıtlara geçmiştir. Bu dönemde ilk defa sağlık emekçilerinin faydalanacağı toplu iş sözleşmesi imzalanmıştır. Sağlık İş ailesi, gün geçtikçe büyümüştür ve dönemin birçok siyasi partisinden daha güçlü bir teşkilatlanma yaparak illerde ve ilçelerde başkanlıklar açmıştır.

 

1970’lerde sağlık işçileri, memur statüsüne getirilmiştir. Bu kararla birlikte sendikamızın faaliyet alanı kısıtlanmaya başlamıştır.1978’de Sosyal Güvenlik Bakanı Hilmi İşgüzar, SSK hastanesinde çalışan işçilerin de memur olması için çalışmalar yürütmüştür. Sendikamızın mücadelesi bu defa da dönemin bakanı ile başlamıştır. İşçinin memur kadrosuna geçişiyle daha fazla maaş alacağı söylentisi, SSK hastanelerinde çok hızlı bir şekilde yayılmıştır. Bu hamle neticesinde de sendikamıza üye işçiler, memur olabilmek için dilekçe vererek sendikamızdan istifa etmişlerdir. Bütün bunlara karşılık sendikamız mücadelesinden vazgeçmemiştir. Mustafa Başoğlu, sendikacılık tarihinde bir ilki gerçekleştirerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin önünde oturma eylemi yapmıştır. Dönemin hükümetine meclisin kararlarına ve kanunlara uyma çağrısı yapmıştır.

 

Sağlıkta taşeronlaşma kavramıyla birlikte sendikamız yeni bir mücadeleye başlamıştır. Daha önceleri D cetveli sistemiyle çalışan ve hiçbir haktan faydalanamayan sağlık işçilerinin çalışma koşulları modernize edilerek taşeron işçi kavramı olarak tekrar gündemleşmiştir. Gün geçtikçe artan taşeron işçi sayısı, işçiler arasında gelişen mücadeleyi ve birlikteliği de beraberinde getirmiştir. Nasıl ki 1960’larda hem işçi hem de memur haklarından faydalanamayan emekçiler ağır çalışma koşullarıyla çalıştırıldıysa taşeron işçiler de aynı zorluklarla çalışmak zorunda bırakılmışlardır. 12 saate varan günlük çalışma süreleri, güvencesiz çalışma hakkı, mahrum bırakıldıkları sosyal haklar, haftalık kullanılamayan izinler ile alın teri döken işçiler sağlık emekçisi sayılmamıştır. Bütün bunların yanı sıra çalıştıkları taşeron firmalar, 11 ay 29 günlük çalışma süresinden sonra işçileri işten çıkarıp ertesi gün tekrar işe alarak emekçilerin tazminat hakkını gasp etmişlerdir.  Bütün bu sistemin sorunlu yanlarıyla mücadele etmek üzere ülkemizde pek çok hastaneyi gezip işçilere bilgilendirme yapan ve sendikamız çatısı altında örgütleyen Başoğlu ve yol arkadaşları, 1999’da Malatya İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde işçilerin işten çıkarılmasına karşı ciddi bir direniş sergilemişlerdir. Sendikamızın ve taşeron sağlık işçilerinin tarihinde bir ilk olan, uzun zaman süren bu eylemlikler kazanımla sonuçlanmıştır. İşçilerin açlık grevi dahi yaptığı bu eylemler, daha sonrasında yargı önünde de haklı bulunarak işten atılan bütün işçiler işe iade edilmiştir.

 

Sağlıkta taşeronlaşma 2000’li yıllardan itibaren daha da artmıştır. Sendikamız ise taşeron sistemin son bulması için konfederasyonumuz TÜRK-İŞ’in önderliğinde mücadelenin en ön saflarında yer almıştır.

 

2011 yılında yapılan olağan genel kurulda sendikamızın genel başkanlığına Hasan Öztürk seçilmiştir. 2015 yılındaki genel kurulda ise ikinci kere genel başkan Hasan Öztürk, genel başkan vekili ise Hakan Toy olmuştur. Bu dönemlerde de sendikamızın gündemleri arasında ilk sıralarda olan taşeron sistemin son bulması için mücadeleye devam edilmiştir. Taşerona karşı mücadelede TÜRK-İŞ öncülüğünde sendikamız hep ön saflarda olmuştur. Bu mücadelede sendikamız da önemli rol üstlenmiştir.

 

Nisan 2018’de taşerona karşı yürütülen mücadele sonuca ulaşmıştır. Taşeron sistemde çalışan 900 bin işçi 696 Kanun Hükmünde Kararname ile kadroya geçmiştir. Kadroya geçen işçilerle birlikte iş kolumuzdaki işçi ve iş yeri sayısı da artmıştır.

 

1 Temmuz 2018 tarihinde sendikamızın genel başkanı Hasan Öztürk’ün vefat etmesi üzerine o dönem genel başkan vekili olan Hakan Toy genel başkan olmuştur. Genel başkanımız Hakan Toy; sendikal mücadeleye başladığı ilk günden itibaren taşeron firmalardaki pek çok işçiyle görüşmeler yapmıştır. Bu süreçte taşeronların toplu iş sözleşmesi hakkı için verilen mücadelede sendikamız, her zaman en ileride durmuş; o dönemde taşeron sağlık işçilerinin toplu iş sözleşmesi hakkının kazanılması için mücadeleden geri durmamıştır. Taşerondan kadroya geçiş sürecinde işçilerin yanında olan sendikamızın teşkilatı, daha sonrasında da iş kolları yeni düzenlenmiş olan üniversite hastanelerinin çoğunluğunda sendikamıza yetki kazandırmıştır.

 

Yeni dönem toplu iş sözleşmelerinden sonrasında 30 Haziran 2019 tarihinde yapılan olağan genel kurulda Hakan Toy, delegelerin oy çoğunluğunu alarak genel başkan seçilmiştir. 2019’dan bugüne sendikamızın üye sayısı ciddi oranda artmış, pek çok yeni iş yerinde yetki alınmıştır. Sağlık ve sosyal hizmetler iş koluna mensup kamu ve özel iş yerlerinde örgütlenme faaliyetlerimiz hızla devam etmektedir. Bu dönemde uluslararası sendikal harekete de dâhil olan sendikamız; PSI, EPSU, ITUC CSI IGB ve UNI Global Union’a üyelik yapmıştır.  

 

4-5 Kasım 2023 tarihinde yapılan 21. olağan genel kurulumuzda delegelerimizin oyları neticesinde sendikamızın genel başkanlığına Hakan Toy, genel sekreterliğine Adem Sarıçoban, genel merkez yönetim kurulu üyeliğine Süleyman Turgut, Fırat Bayram ve İrfan Kalyoncu seçilmiştir. Aynı genel kurulda delegelerin oy birliğiyle Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası olan sendikamızın ismi, Türkiye Sağlık ve Sosyal Hizmet İşçileri Sendikası olarak değiştirilmiştir.

 

Özellikle 696 KHK ile kadroya geçen işçilerin en büyük sıkıntılarının başında gelen meslek kodları ve görev tanımları sendikamızın öncülüğünde düzenlenmiştir. Sağlıkta grev hakkının tanınması, kadın işçilerin emzirme sürelerinin artırılması, doğum sonrası izinler ve çalışma sürelerinin düzenlenmesi için sendikamız, meclise kanun değişikliği teklifi sunmuştur. Bu önemli konulara dair mücadele etmeye devam etmektedir. Genel başkanımız Hakan Toy, 696 KHK ile kadroya geçen işçilerin faydalanacağı ilk Kamu Çerçeve Protokolü’nden itibaren bu alanda kamu çalışanı olan sağlık ve sosyal hizmetler işçilerini temsil etmektedir. Sendikamız; konfederasyonumuz TÜRK-İŞ’in önderliğinde hâlâ taşeronda olan işçiler için, vergide adaletin sağlanması için, yoksulluğun faturasını emekçilerin ödememesi için, daha iyi çalışma koşulları için, sendikalaşmanın önündeki engellerin kalkması için, sağlıkta grev hakkının tanınması için, kadın işçilerin haklarının yükseltilmesi için sağlık ve sosyal hizmet işçilerinin örgütlü gücü olarak mücadele etmeye devam etmektedir.

image
Bireysel Terapi