“ÇALIŞMA HAYATINDA YAŞANAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ” BAŞLIKLI EĞİTİM SEMİNERİMİZE KATILAN SAĞLIK BAKANLIĞINDA ÇALIŞAN ÜYELERİMİZ EĞİTİMLERİ BAŞLADI

“ÇALIŞMA HAYATINDA YAŞANAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ” BAŞLIKLI EĞİTİM SEMİNERİMİZE KATILAN SAĞLIK BAKANLIĞINDA ÇALIŞAN ÜYELERİMİZ EĞİTİMLERİ BAŞLADI

“Çalışma Hayatında Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlıklı eğitim seminerimiz Aydın’ın Didim ilçesinde devam ediyor. Ülkemizin dört bir yanından gelerek eğitime katılan Sağlık Bakanlığı’nda çalışan üyelerimizin eğitimleri 23 Ekim Pazar günü başladı.

Programa Genel Başkanımız Hakan Toy, Genel Sekreterimiz Doğan Alıç, Genel Başkan Yardımcılarımız Adem Sarıçoban, Osman Çavuş, Süleyman Turgut, Hukuk Müşavirimiz Av. Kadir Atıcı ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen üyelerimiz katıldılar.

Eğitim programımız başında Bartın'ın Amasra ilçesindeki maden ocağında meydana gelen patlamada hayatını kaybeden maden şehitleri anısına saygı duruşu başladı.

Programın açılış konuşmasını yapan Genel Başkanımız Hakan Toy, konuşmasına başlamadan önce zorlu süreçte siyasi ve idari baskılara rağmen sendikamızı bırakmayan, Sağlık Bakanlığında ki üyelerimize teşekkür etti.

Genel Başkanımız Hakan Toy, yapmış olduğu açılış konuşmasında şunları söyledi:

“Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası kuruluşundan beri eğitime önem veren bir sendikadır. Bugün 12 grubumuzun eğitimine başladık. Toplamda yaklaşık 2 bin üyemizi burada ağırladık. Kış aylarında da bölgesel seminerlerle tüm üyelerimize ulaşmaya devam edeceğiz. Seminerlerimiz devam edecek. Seminerlere neden önem veriyoruz. Seminerleri üyelerimizin bilgisini artırmak, ne tür haklara sahip olduklarını öğrenmeleri için yapıyoruz. Üyelerimizin bilgilenmelerinin yanında eğlenmeleri, dinlenmeleri ve kaynaşmaları içinde elimizden gelini yapıyoruz. Çünkü dinlenmek en çok pandeminin kahramanı sağlık ve sosyal hizmetler emekçilerinin hakları.

SİZDEN ALDIĞIMIZ AİDATLARI SİZLERE VE SİZLERİN GELECEĞİNE HARCAMAYA DEVAM EDİYORUZ

Sendikamızın Ankara’da kendi imkanlarıyla yaptırdığı ilkokulumuz ve ortaokulumuz var. Sendikamız, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın her türlü ihtiyacını karşılamaya devam ediyor. Yani sizlerden aldığımız aidatları eğitime ve sizlere harcamaya devam ediyoruz. Diğer sendikanın dediği gibi sizlerden aldığımız aidatı zekât olarak veriyoruz demiyoruz veya Ankara’da kuşlara yem olarak veriyoruz demiyoruz. Sizden aldığımız aidatları sizlere ve sizlerin geleceğine harcamaya devam ediyoruz.

Bizim sendikamız emek örgütü. İşçinin alınteri ve emeğinin karşılığı için kurulmuş bir sivil toplum kuruluşudur. Sendikaların hepsi bizce böyle olmalıdır.  Bizler ticari kapılar değiliz. Sizden aldığımız aidatları işverene motivasyon çeki olarak da vermiyoruz. Biz burada çalışanlarımızı bir kıymet olarak görüyoruz. Üyeyi aidat olarak kesinlikle görmüyoruz.  Sizden aldığımız aidatları yine sizler için harcamaya çalışıyoruz çünkü sivil toplum kuruluşlarının birincil amacı budur. Buralar ticari haneler değildir. Hizmet kuruluşlarıdır, size hizmette bizim için kutsaldır. Eğitim seminerlerimizde özellikle bilgilendirmenin önemine binaen yapıyoruz çünkü Türkiye’nin Dünya’daki eğitim kalite sıralaması 104. Sıraya geriledi. Bunun için eğitim bizim için olmazsa olmazdır.

BİZİM SENDİKAMIZI İŞÇİLER KURDU, HÜKÜMETLER KURMADI

Maalesef ülkemizde şuan da Dünya’da olduğu gibi algıyla yönetim şekli var. Eskiden krallık vardı. Şimdi cumhuriyetle ama iç plana baktığınız zaman şuan algıyla yönetiliyor dünya. Sendikal camiada şuanda algıyla yönetiliyor. Sağlık Bakanlığında sendikamız tarafından bütün haklar alınmış, malum sendikaya teslim edilmiş, bu malum sendikanın ne yapması lazımdı. Taşın üstüne taş koyması gerekirdi. Sendikacılık bu olması gerekiyordu. Maalesef ne yapıldı. Alınan haklar geriye geriye gitmeye başladı. Onun için biz bu algı yönetimini insanları kandırma, insanları aldatmanın önüne geçmek için bu eğitimleri yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü biz ülkede kuruluşumuzdan beri bir misyon üstlendik. Sendikamızın düsturu şu biz diyoruz ki ülkemiz ve devletimiz zor şartlardaysa her koşulda yanlarında oluruz. Milletimizin yanındayız ama işçiye karşı bir haksızlık varsa hangi düşünceden, fikirden hükümet olursa olsun, işçinin elinden haklarını almaya da çalışan babamızın oğlu da olursa olsun işçinin hakkına el uzatanın karşısında oluruz. Biz işçinin emeğinin alın terinin yanındayız. Çünkü bizim sendikamızı işçiler kurdu. Onların deyimiyle bizim sendikamızı Cumhurbaşkanımız kurmadı. Sendikamızı hükümetlerde kurmadı. Biz işçinin ihtiyacına binaen işçiler tarafından işçiler kurmuştur. Şuanda da işçilerin kurduğu bu sendika işçiler tarafından da yönetiliyor. Bundan sonra da hep böyle devam edecek.

SİYASETÇİLER, BAŞIMIZIN ŞEKLİYLE DEĞİL, BAŞIMIZIN İÇİNDEKİYLE UĞRAŞSINLAR

Çalışma hayatındaki sıkıntıları biz yaşıyoruz. Sabah haberlere bakıyorum. Haberlerde çalışma hayatıyla ilgili bir tane bile haber yok. Haberlerde ne var. Başörtüyle ilgili referandum yapalım diyorlar. Bırakın artık başörtüsünü. Bu salonda başörtülüyle başı açık olan kardeşlerimiz yan yana oturuyorlar. Beraber eğitim görüyorlar, eğleniyorlar. Beraber halay çekiyor, beraber yaşıyoruz. Vatandaşlar olarak bizim sıkıntımız yok. Siyasetçiler sıkıntı etmesin bize yeter. Onlar bizim başımızın şekliyle, giyim tarzımızla uğraşmasınlar. Başımızın içindekiyle uğraşsınlar. Beyinlerimizi geliştirsinler. Bırakın vatandaş ne yapacaksa yapsın.  Hükümetler işçinin derdini çözsünler. Biz burada kimseyi fikirlerine, düşüncelerine veya hayat tarzlarına göre ayrıştırmıyoruz. Bizim kurulurken Türkiye demişiz. Öz veya üvey dememişiz. Dev dememişiz, cüce dememişiz. Türkiye demişiz. Başörtülü, başörtüsüz. Laik, anti laik dememişiz. Sadece bu bayrağa hürmet gösteren Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının hizmetindeyiz. Hizmetkarı olmaya devam edeceğiz. Biz sorun çözmek için geldik. Sorun çıkaranlarında karşısında olacağız. Biz hiçbir hükümetin cumhurbaşkanı vekili değiliz. Biz işçinin sorunlarını söylemek zorundayız. Biz işçilerin onlarca sorunu var. Buradan hükümete sesleniyorum. Bırakın başörtülüyü, siz referandum yapacaksanız zorunlu emeklilikle ilgili referandum yapın yüreğiniz yetiyorsa. Zorunlu emekli edilenler 3500 – 4500 TL ye geçinmeye çalışıyorlar. Bu işçiler geçinmek için ek işler yaparken siz neredesiniz? Yazık değil mi bu insanlara. Biraz empati yapın. Kiralar olmuş 4 bin TL. alay eder gibi partilerin hazine yardımlarını 7 kat artıralım diyorlar. Bizimle resmen alay ediyorlar. Biz ne yapıyoruz? Şu sendika bu sendika, şucu bucu diye bizi bunlarla oyalıyorlar. Onun için birlik olmak zorundayız. İnadına birlik olacağız. Bu işçiye zulüm edenlere sözde sendikalara karşıda mücadelemizi bir yapacağız. Oyunlara gelmeyeceğiz. Aldanmayacağız. Türkiye’de aldanmak, aldatılmak meşhurdur biliyorsunuz.

SENDİKACILIK YAPARKEN SORUMLULUĞUMUZUN BİLİNCİYLE HAREKET EDİYORUZ

Biz sendikacılık yaparken sorumluluğumuzun bilinciyle hareket ediyoruz. Her icraatımız de işçimizin hakkında bir zerre geriye gitmesin, üzerine ne koyabiliriz diye uğraşıyoruz. İşimiz zor. En zor işi biz yapıyoruz. Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası olarak. Biz zora talip olduk. Çünkü bizim yanımızda işveren yok. Bizim yanımızda hükümet yok. Bizim yanımızda il başkanları yok. Bizim yanımızda bu sendikaya geçmezseniz kadro alamazsınız diyen karaktersiz idari amirler yok. Bizim yanımızda tek derdi vatanı ve ekmeği olan işçiler var. Biz o işçiler için mücadele ediyoruz. Bizim yanımızda saf tutanların sırtları sıvanmaz. Hiçbir zaman iyi yerlerde çalıştırılmazlar. Bizim yanımızda olanlar haksızlığa karşı susmazlar. Onurlusu olanda bu değil mi arkadaşlar. Biz yola çıkarken şunu söyledik. Bir üyemiz dahi kalsa doğruluktan vazgeçmeyeceğiz. Onu hukuk ve kanun çerçevesinde savunmaya devam edeceğiz. Sizlerden ricamız sendikanızı seçerken bir kriteriniz olsun. Yanlış anlamayın lafım size değil. Siz bizimlesiniz ama hala o emek düşmanlarının yanında yerim değişmesin diye veya rahatım bozulmasın diye zulme seyirci kalanlar var. Bin buradan zulme karşı bizim yanımızda olanları alkışlıyorum. Çünkü sadece zulme karşı olmak değil, zulmünde karşısında olmak gerekiyor.

Sağlık ve Sosyal Hizmetler çalışanlarının o kadar çok sorunları var ki biz bunca sorunlara karşı birleşmemiz gerekirken bölünüp parçalanıyoruz. Taşeron sendikaların sayesinde de haklarımız birer birer elimizden alınıyor. Bizim kıdem tazminatı sorunumuz var. Hükümetler tarafından sürekli önümüze getiriliyor. Zorunlu emeklilik gibi bir sorunumuz var. Emekli olduğunda kirasını ödeyemeyecek bir maaşla çocuğunu nasıl okutacak. O çocuğa nasıl bir gelecek kuracak. Bu insan zorunlu emekliliğe sevk edildiğinde gündelik işlerde çalışmaya devam edecek. Gece gündüz çalışmak zorunda kalacak. Türkiye’de okullarda sadece öğretim var. Çocuklara öğretimi anne babaların vermesi gerekirken, anne babalar çalışmaktan çocuklarının başında duramıyor, çocuklarıyla ilgilenemiyorlar. Bizim uyanmamız gerekiyor. İşte bu seminerler bir diriliş hareketidir. Çünkü Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası emeğin adresidir. Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Kuruluşundan itibaren şartlar ne olursa olsun. Ülkenin şartları, çalışma hayatının şartları ne olursa olsun. İşçinin yanındadır. İşçinin yanında olmaya da devam edecektir. Kaybedecekte olsan işçi kazansın diye uğraşıyoruz.

ÜYE OLACAĞINIZ SENDİKALARI İYİCE İNCELEYİN

Lütfen sendikaları inceleyin. Onlar ne yaptı. Biz ne yaptık diye bakın. Örneğin kıdem tazminatı sürecinde Hak-İş ne yaptı. TÜRK-İŞ ne yaptı inceleyin ve görün. Biz dedik ki kıdem tazminatı çıkarsa sendikacı olmanın bir anlamı yok. TÜRK-İŞ Başkanlar kurulunda, Hükümet yetkilisine TÜRK-İş Başkanımız ve 33 sendikanın genel başkanı olarak şunu söyledik. Bu kıdem tazminatı çıkarsa, kanunlaşırsa hepimiz istifa ediyoruz. Bunu taahhüt ettik. İstiyorsanız gidin çıkarın dedik. Cumhurbaşkanımız, bunu torba yasadan çıkardı mı? Bizim bu duruşumuz sayesinde çıkardı. Maalesef sözde diğer konfederasyon ne dedi. Bunu konuşabiliriz dedi. Oy oranı düşmesin diye seçimden sonra yapın diye de öneride bulundu. İşte tercih yaparken buna bakacaksınız.

Zorunlu emeklilik, KHK çıkarken bunlar ne yaptı. KHK yı çıkaranlar Öz Sağlık-İş in iki kurucu genel başkanı. Şuan bu KHK bize zulüm ediyor mu? Ediyor. Bunlar mimarıyız diyorlar mı? Biz ne diyoruz. KHK zulümdür. Zulüm kalkmalıdır. Çünkü bu KHK ile işçi kardeşlerimiz işlerinden oldular. Kadro dışında kaldılar. Bu KHK da tayin hakkı olmadığından dolayı aile bütünlüğü bozuldu. İstanbul’da çalışan bir işçimizin eşi tayinle başka bir ile gittiğinde ya işini seçmek zorunda kalacak yada eşini seçmek zorunda kalacak. İşçiyi düşürdükleri bu duruma bakın.

Zorunlu emekliliğin bir an önce kalkması için, insanca yaşayabileceğimiz şartların oluşması için, insanca yaşayacağımız bir ücret için, çalışma hayatında sendikal baskının ve ayrımcılığın kalkması için TÜRK-İş ve Türkiye Sağlık işçileri Sendikası çatısı altında acilen birleşmemiz gerekiyor.

MALUM SENDİKA SARI SENDİKA OLMAKLA ÖĞÜNÜYOR

Seksenli yıllarda sarı sendika demek küfürdü. Şimdi malum sendika sarı sendika olmakla öğünüyor. Şimdi ben sarı sendikayım, hükümetin sendikasıyım diyebiliyorlar. Onun için sendikal camianın, sendikal hareketin literatürünü değiştiriyorlar. Gözünüze baka baka değiştiriyorlar. Sendikal çeteler oluşturuyorlar. Bankerler oluşuyor. Banker Maho para dağıtıyor. Çeteleşiyorlar. Hastanede kavgalar olmaya, şiddet uygulanmaya başladı. Keşke emek mücadelesinden kaynaklanan kavgalar olsa ama bunlar bu sendikaya geçmezsen diye kavga çıkarıyorlar. Bu durumlara karşı uyanık olmak zorundayız.

İş kollarının değişmesiyle ilgili iş kanununun 4. Maddesi ne diyor. Asıl işe yardımcı işlerde asıl iş kolundadır. Biz konundan dolayı başından beri biz ne söyledik. Dedik ki bu maddeden dolayı herkes asıl iş kolunda olmalıdır. Onun öncesinde de muvazaa davaları açtık. Gizli fotoğraflar çektik. Gizli videolar çektik. İnsanlar, temizlik iş kolunda işe alınmış ama laboratuvarda, veri giriş personeli olarak çalışan, kan alma çalışanı, hemşire olarak çalışanların fotoğraflarını çekip bakanlıklara sunduk. Diğer sendikanın dediği gibi çok şükür devletimiz kadro verdi demiyoruz. Devletin verdiği kadro işte bu KHK zulmü. Biz nasıl kadro istemiştik. Eski işçilerin sahip olduğu kadroyu istemiştik. Biz bunu savunurken aman bunlar kadroya geçmesin diyenlerin baskı yapa bilmek, zulümlerini devam ettirmeleri için çıkarılmış bir KHK. Yıllardır asıl işi yapan işçiler kadro alamazken ama son bir ayda yüksek mevkilerde tanıdıklarının sayesinde işe başlayanlar kadro aldılar. Onun için devletin dini adalettir. Bu adaletsizliğe karşı dik duracağız.

Yaptığımız iş zor. Taşeron mücadelesi başlattığımız zaman bizleri tehdit edenlerde oldu. Arabamızın lastiğini patlatanlarda oldu. Hastanelerde 2015 yılına kadar Hak-İş’in ismini duyan var mı? 2015 öncesinde biz bu arkadaşlarımız taşeron olarak çalıştırılamaz. Çünkü iş kanununun dediği gibi asıl iş bölünerek taşerona verilemez. Verildiği tespit edilirse işe girdiği günden itibaren o kurumun kadrolu işçisi olur diye kanun var. Onun için hükümet KHK’yı bu hakkınızı gasp ederek verdi. Biz KHK’yı aldık demiyoruz. Dayatıldı diyoruz. Ama bizim asıl istediğimiz bu iş kanununda ki 2. Maddeydi. İşe girdiğiniz ilk günden itibaren muvazaa yani hile yapıldı. Sizi müteahhit işçisi olarak gösterdiler. Biz bu mücadeleyi onun için başlattık.

Rahmetli Mustafa Başoğlu’nun zamanında söylediği şuydu. “Memurların kadrosu var 657 onları koruyor. Kadrolu işçilerin toplu sözleşmesi var onları koruyor ama yardıma korunmaya muhtaç olan işçiler, taşeron işçilerdir. Onların sahibi yok dediği için biz bu yola çıktık. 1999 yılında İnönü Üniversitesinde bu ateşi yaktık. Taşerona dur dedik. Orada yapılan o mücadelede üye yaptığımız işçileri işten attılar. 600 kişiyi işten attılar. İşe iade ettirdik. İşe iade olacakları zamana kadar maaşlarını sendikamızdan ödedik. Bu mücadelenin sonunda orada Türkiye’nin ilk taşeron sözleşmesini yaptık. İnsanlar bunlar taşeron, bunlar işçimi ki diyen zihniyete karşı bu mücadeleyi yaptık. Malatya’da çuval çuval para dağıttık. Bundan sonraki süreçte de Sağlık Bakanlığında, Aile Bakanlığında yeni kazanımlar elde ederek nakit paralar dağıttık. Muvazaa davası açan arkadaşlarımızın biz her zaman yanlarında durduk. Sıkıntılarını birlikte göğüsledik. diğer sendikalar gibi sıkıntıyı gördüğümüzde ortadan kaybolmadık. Bizim yol arkadaşlığımız pazara kadar değil mezara kadardır. Emekli olana kadar, emekli olduktan sonrada bizim ailemizden biridir.

Sıkıntıları söylüyoruz. Çözümü de söylemek zorundayız. Güzel bir Kamu Çerçeve yaptık ama maalesef ekonomik kriz bunları da aldı götürdü. Biz Kamu Çerçevede yüzde 68’e imza attık. Fakat maalesef büyük bir ekonomik kriz ve enflasyon var. Maalesef ülkenin durumu bu biz ücretlerimizi 3 kat artırdık. Bu bir başarıdır. Fakat peynirin fiyatı 7 kat artıysa bu bir başarı değildir. Bunun telafisini de yine TÜRK-İŞ yapacaktır.

Önümüzdeki kamu çerçevede günün şartlarına göre çok iyi sözleşme yapmak zorundayız. Öncelikle yürürlük sürelerinden dolayı Sağlık Bakanlığı ocak ayında başlıyor. Üniversiteler farklı tarihlerde başlıyor. Enflasyon farkları ödenirken farklı rakamlar ortaya çıkıyor. Taban ücret belirlemesinin tekrar yapılması gerekiyor. İnsanca yaşayabileceğimiz bir taban ücretin belirlenmesi gerekiyor. Aralık ayında asgari ücret açıklanacak ve bizim ocaktan sonra bir taban ücret belirlemek zorundayız. Ondan sonra gerçek enflasyona göre ücret zammının belirlenmesi gerekiyor. TÜİK’in sürekli bize dayattığı enflasyon. Bunu de telafi etmek için bir refah payı konulması gerekiyor. Birde enflasyon farklarımız olacak. Şuan enflasyon farklarını ne yapıyoruz 6 ayda bir açıklanıyor. 6 ay sonra son ücretimize uygulanıyor. Açıklanan zaten komik bir rakam 6 ay sonra zaten oda eriyor. Onun için bu sistemi nasıl düzeltilmesi lazım daha önce TÜRK-İŞ’in kriz dönemlerinde yaptığı eşel mobil sistemi. Yani her ay açıklanan enflasyonun maaşlara yansıması. Bu şekilde yapılacak bir kamu çerçeve protokolü işçilerin enflasyona hayat pahalılığına karşı koruyacağı kanaatindeyiz. Sadece ücret olarak bunu söylerken çalışma şartlarıyla ilgilide düzenleme gerekiyor. Meslek kodlarıyla ilgili sıkıntılar var.

Sizin kadroya geçmenizden memnun olmayan işveren sendikaları sizin kadroya geçmenizi istemiyorlardı. Kadroya geçince istedikleri işleri size yaptıramayacakları için korkuyorlardı. İşçi her işi yapar mantığıyla olaylara yaklaşıyorlar. Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası bu mantığa karşı üniversite hastanelerinde direndik. İş kanununun 22. Maddesinin verdiği hakkı koruduk. Toplu sözleşmelere 22. Madde saklı kalmak kaydıyla maddesi ekleterek işçiyi amele olarak gören bu zihniyete karşı bu dik duruşu sergiledik.

Şimdi bu çalışma düzeninin değiştirilmesi gerekiyor. Haftada 45 saat sadece 3. Dünya ülkelerinde kaldı. Onun için biz bu çalışma saatlerini başından itibaren söylüyoruz. Geçtiğimiz günlerde bakan beyde bir açıklama yaptı biliyorsunuz. Artık çalışma saatleri gündem olmalı görüşülmeli. Çünkü bir iş yerinde beş çeşit çalışma şekli var. Dört çeşit emeklilik var. Ne isteniyor. Herkes birbiriyle didişsin. Birbirinin bodrosuna baksın. Herkes birbirinin emeklilik tarihini hesaplasın. Dostluk, kardeşlik oluşmasın. Birlik beraberlik oluşmasın niyetindeler. Bir arkadaşımız bir serviste 8-5 çalışıyor. Beşte çıkıp gidiyor. Hafta sonu gelmiyor. Sen işçisin deniliyor hafta sonu getiriliyor. Sen işçisin KHK’lısın deniliyor emeklilik hakkını elde ettiğin gün ayrılacaksın deniliyor. Diğeri 65 yaşına kadar çalışabiliyor. Kadrolu işçiler ölene kadar çalışabiliyorlar. Akademisyenler 72 yaşına kadar çalışabiliyor. Burada ki ayrım işçilerde huzursuzluk yaratıyor. Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası olarak bizim her zaman söylediğimiz bizim mücadelemizin maksadı şu huzursuzluk yerine, huzur istiyoruz. İş çatışması yerine iş barışı istiyoruz.

Araba alırken ne yapıyoruz? Kriterlerine bakıyoruz. Az yakan çok kaçan. Darbesi olmasın. Değişen parçası olmasın. Bayası olmasın diyoruz. Sendika seçerken de az yakanı seçin. Biz az yakıyoruz. Yaptığımız bu indirimlerle yüzde ellilere geldik. Diğeri ne yapıyor yılda bizden 3 bir TL fazla alıyor. 3 bin TL alıyor. 500 TL veriyor. Çocuk kandırıyorlar. Biz ne yapıyoruz. Bütün iş yerlerinde tüm çalışanlar için yüzde 80 indirdik. Sonra dedik ki yetki aldığımız iş yerlerinde 3 aidat almayacağız. Bunu neden dedik. Vergi dilimine giriliyor. Vergi yükünü en azından telafi etsin istedik. Genel olarak baktığınızda 3 bin TL kazanım elde ediyor. Bu hukuki olan. Bunu biz bir bahşiş gibi yapmıyoruz.

BİZ AİDAT SENDİKACILIĞI YAPMIYORUZ

Biz aidat sendikacılığı yapmıyoruz. Üyelerimizin yarısından aidat alıyoruz tamamına hizmet ediyoruz. Hukuki, siyasi ve saha çalışmalarımız yönünden bütün üyelerimize hizmet ediyoruz. Ayrım yapmıyoruz. Üzerimizde fahiş fiyatlar var. Vergi yükü var bunlar için birlik olmamız lazım. Sahada masada birlikte mücadele edeceğiz. Bu zaferi hep birlikte yazacağız. Bizler yasalar çerçevesinde aidat indirimi yapıyoruz. Şuan onlar ne yapıyor 500 TL vereyim sana diğer yandan 3 bin lira fazla kesiyor. 3 bin lira ver 500 TL geri vereyim diyorlar. Bu mantıkla gidiyorlar. Biz ne yaptık. Aidatlarımızı yüzde 80’e düşürdük. Bir sözleşme döneminde 2 bin lira civarında indirim sağlıyoruz. Yasal onurlu olan bu. Bahşiş değil dayatma değil. Yetki aldığımız işyerlerinde de 3 ay aidat almayarak bununla birlikte yaklaşık 3 bin lira bandında üyemize bir kazanım elde ediyoruz. Bir şey yaparken ayrım yapmadan yapıyoruz. Bize üye olmayana da bu imkanları sağlıyoruz. Baskı unsuru yapmıyoruz. Karnın aç mı? Git karnını doyur demek işçiye hakarettir. Emek satılık değildir. Emek kutsaldır. Bunun için mücadele edeceğiz. Biz size güveniyoruz. Atatürk’ün dediği gibi ‘Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!’ biz size güveniyoruz. Bizde sizin güveninizi boşa çıkarmayacağız.

Programda konuşan Genel Sekreterimiz Doğan Alıç, Genel Başkan Yardımcılarımız Adem Sarıçoban, Osman Çavuş ve Süleyman Turgut, ise çalışma hayatında yaşanan güncel konuları değerlendirerek, artan enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında işçinin evini geçindirme konusunda zorlandığına dikkat çektiler. Genel Başkan Yardımcılarımız, iş kolumuzda yaşanan gelişmeleri değerlendirerek, alanlarıyla ilgili bilgi verdiler.

Programın eğitim kısmında ise Sendikamızın Hukuk Müşaviri Av. Kadir Atıcı, kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla mesai, ulusal bayramlar, genel tatil ve ücreti, işe iade davası, vergi ve sigorta kesintileri, denkleştirme, iş kanununda ki diğer konular, hukuk alanında genel bilgiler hakkında bilgi vererek, katılımcıların soruları yanıtladı.

Fotoğraflar