ULUSLARARASI SENDİKAL ÖRGÜTLERİN İŞLEVLERİ

ULUSLARARASI SENDİKAL ÖRGÜTLERİN İŞLEVLERİ

    İşçi sınıfını küresel veya bölgesel düzeyde temsil eden uluslararası sendikal örgütler, ulusal düzeyde kurulu olan sendikaların üst örgütleri olarak faaliyet göstermektedir. Ulusal sendikalar, yürürlükte olan mevzuat çerçevesinde uluslararası kuruluşlara üye olabilmekte, söz konusu kuruluşların faaliyetlerine katılabilmekte ve küresel kampanyaların içerisinde yer alabilmektedir. 

    Türkiye’de sendikaların uluslararası kuruluşlara üye olması, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 11’inci maddesiyle birlikte Genel Kurulun görev ve yetkileri arasında yer almaktadır. Herhangi bir işkolunda kurulu bulunan bir sendika ya da herhangi bir konfederasyon, Kanunun ilgili hükmü çerçevesinde Genel Kurul kararıyla uluslararası kuruluşlara üyelik başvurusunda bulunabilmektedir. Benzeri şekilde kamu görevlileri sendikaları ve konfederasyonları da 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun 12’nci maddesi çerçevesinde, amaçlarına uyan uluslararası kuruluşlara Genel Kurul kararıyla üye olabilmektedir.

    Gerek işçi gerekse kamu görevlileri sendikaları, işkolu düzeyinde faaliyet gösteren küresel veya bölgesel işkolu/sanayi federasyonlarına üye olabilirken; konfederasyonlar da küresel/bölgesel konfederal örgütlere üye olmaktadır. Örneğin Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Hak-İş), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Uluslararası Sendika Konfederasyonu (ITUC) ve Avrupa Sendika Konfederasyonu (ETUC) üyesidir. İşkolları Yönetmeliği’nin 17 numaralı Sağlık ve Sosyal Hizmetler işkolunda faaliyet gösteren Türkiye Sağlık ve Sosyal Hizmet İşçileri Sendikası (Sağlık-İş) ise Kamu Hizmetleri Enternasyonali (PSI), Sendika Ağı Enternasyonali (UNI Global) ve Avrupa Kamu Hizmetleri Enternasyonali (EPSU) üyesidir. 

    Türkiye’deki diğer sendikalar, Sağlık-İş örneğinde olduğu gibi kendi işkollarında faaliyet gösteren uluslararası kuruluşlara üye olabilmektedir. Bu makalede, uluslararası kuruluşlara üye olmanın sendikalara ve işçilere/kamu görevlilerine sağladığı faydalar ve olanaklar üzerinde durulmaktadır. Uluslararası kuruluşların işlevlerini ve işçi sınıfına faydalarını aktarabilmek içinse, öncelikle uluslararası dayanışma düşüncesinin nasıl ortaya çıktığını açıklamak gerekmektedir. 

Uluslararası Dayanışma Fikri Nasıl Ortaya Çıktı?
    İşçilerin uluslararası düzeyde dayanışmasına yönelik ilk öneri Londra Çalışanlar Birliği Sekreteri William Lovett’in 1838 yılında yayınladığı kitapta yer almıştır. Lovett’in kitabında yer alan “Serveti yaratan arkadaşlar; bizi ezenlerin birleşmiş olduğunu görürken, biz niçin birleşmemeliyiz” ifadesi, uluslararası örgütlenme girişimi açısından ilk öneri olarak kabul edilmektedir (Koç, 2000: 2). 

    1930’lu yıllarda varlık gösteren Genç Avrupa Hareketi, 1846 yılında kurulmuş olan Kardeş Demokratlar Derneği, Belçika’da Karl Marx’ın başkan yardımcılığını yaptığı Demokratik Dernek ve 1856 yılında kurulan Uluslararası Dernek, uluslararası örgütlenmenin temelinde yer almış örnekler arasındadır (Işıklı, 2003: 113–114). 1857-1861 yıllarında İngiltere’deki inşaat işçilerinin başlattığı grev süreçlerinde, işverenlerin Fransa, Almanya ve Belçika gibi ülkelerden grev kırıcı işçileri getirmesi uluslararası dayanışmanın nesnel koşullarının oluşumunu hızlandırmıştır (Hyman, 2005: 139). Kıta Avrupası’ndan gelen işçilerin, İngiliz işçilerine göre daha düşük ücretleri kabul etmesi nedeniyle oluşan haksız rekabet uluslararası dayanışma fikriyatını geliştiren başlıca etmen olmuştur. Uluslararası çalışma standartlarının oluşması ve grev kırıcılığının önlenmesi, Birinci Enternasyonal’in kurulma düşüncesinin itici gücü olmuştur (Erdoğdu, 2006: 164). 
 

1864 yılında kurulan Birinci Enternasyonal, “bütün ülkelerin işçileri, birleşin” çağrısında bulunan Marx ve Engels’in etkili olduğu bir sendikal örgüttür. Enternasyonalde sendikaların yanında konfederasyonlar, siyasal partiler ve çeşitli gruplar yer almıştır. 

    Birinci Enternasyonal, Marx’ın düşüncelerinin etkisi altında olmasına rağmen, Anarşistler ile Marksistler arasında sert mücadeleler yaşanmıştır. Marksistler, siyasal yollarla mücadeleyi savunurken, Proudhon öncülüğündeki Anarşistlerin anti-otoriter örgütlenme modeli ve tek mücadele aracının genel grev olduğuna ilişkin görüşleri tartışmaların temelinde yer almıştır. 1865 yılındaki Londra Konferansı’nda ayrılığın belirginleşmesinin ardından, gelişmiş sanayi ülkelerinden gelen sendikacılar Marx’ın tarafında; tarım veya küçük sanayiye dayalı ekonomilere sahip ülkelerden gelenler ise Anarşistlerin tarafında yer almıştır (Abendroth, 1992: 38). 1872 yılında Anarşistlerin temsilcileri olan Bakunin’in örgütten ihraç edilmesi ve genel merkezin ABD’ye taşınmasına rağmen örgüt içerisindeki çekişmeler sonlandırılamamıştır. Sonuç olarak Birinci Enternasyonal, 1876 yılında dağılmıştır (Işıklı, 2003: 115; Munck, 1995: 317–318; Erdoğdu, 2006: 167–168). 

    Birinci Enternasyonal’in dağılmasının ardından uluslararası düzeyde faaliyet gösteren birçok sendikal örgüt kurulmuştur (Tablo 1). Söz konusu örgütler, ulusal düzeydeki sendikaların bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Bu örgütler, dünya siyasal ve ekonomik sistemi çerçevesinde varlık göstermiştir. Örneğin Soğuk Savaş yıllarında dünya sendikal hareketi ikiye bölünmüştür. Bir yanda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin politikaları doğrultusunda faaliyet gösteren Dünya Sendikalar Federasyonu (WFTU/DSF), diğer kutupta ise kapitalist sistem içerisinde düzenlemeler ışığında işçi haklarının savunuculuğunu yapan ve ABD kontrolündeki Uluslararası Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ICFTU/UHİSK) yer almıştır. Öte yandan aynı yıllarda faaliyet gösteren diğer bir yapı da Hıristiyan muhafazakârlığının temsilciliğini yapan Dünya Emek Konfederasyonu (WCL/DEK) olmuştur. 


DSF, SSCB’nin dağılmasının ardından üçüncü dünya ülkelerinde sendikal faaliyetler göstermeye yoğunlaşmıştır. Diğer kutupta yer alan ICFTU ve WCL ise 2006 yılında Viyana’da düzenlenen Dünya Kongresi sonucunda birleşerek Uluslararası Sendika Konfederasyonu (ITUC)’nu oluşturmuştur (Uçkan Hekimler, 2017: 263). Günümüzde Türkiye’den Türk-İş, Hak-İş, DİSK ve KESK ITUC üyesi konfederasyonlardır. Bu dört konfederasyon aynı şekilde Avrupa Sendika Konfederasyonu (ETUC)’na da üyedir. 

    ITUC ve ETUC’un temel stratejileri, uluslararası çalışma standartlarının korunmasıdır. Bu doğrultuda Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) başta olmak üzere uluslararası kuruluşlar içerisinde gelir dağılımı, yoksullukla mücadele, örgütlenme özgürlükleri ve sürdürülebilir kalkınma gibi konularda faaliyet gösterilmektedir. 

Küresel Sendika Federasyonlarının Günümüzdeki

    ITUC ve ETUC, konfederasyonların üye olduğu örgütlerdir. Bu örgütler, uluslararası çalışma standartlarına çerçeve çizilmesi konusunda etkin olmak üzere faaliyet göstermektedir. Diğer taraftan işkolu düzeyinde faaliyet gösteren küresel sendika federasyonları, çeşitli sektörlerde örgütlenme özgürlüğü başta olmak üzere çalışma koşullarının belirlenmesinde daha etkin bir rol oynamaktadır. Küresel sendika federasyonlarının temelinde, 19’uncu yüzyılın sonlarından itibaren kurulan Uluslararası Meslek Sekreterlikleri yer almaktadır.
 

    Günümüzde faaliyet gösteren küresel sendika federasyonları, kuruluş yılları, üye sayıları ve bu örgütlere Türkiye’den üye olan sendikalar Tablo 2’de yer almaktadır. Sağlık-İş’in üye olduğu PSI’nın 30 milyon, UNI’nin ise 20 milyon üyesi bulunmaktadır. Bu örgütlerin işlevi ise içinde bulunduğumuz küreselleşme sürecinde önemini arttırmaktadır. Düzenlenen küresel kampanyalar, işgücünün sermaye hareketliliği karşısında karşı karşıya olduğu risklerden korunması, örgütlenmenin az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde teşvik edilmesi doğrultusundaki etkinlikler küresel sendika federasyonlarının en önemli işlevleridir.  

    Küresel rekabet baskısı doğrultusunda ulusal hükümetlerin ve çokuluslu şirketlerin emek maliyetlerini minimize etme yönündeki politikaları, sosyal korumanın piyasa koşullarına ve aile bağlarına terk edilmesi sonucunu doğurmuştur. Uluslararası sosyal politikanın yaşamakta olduğu dönüşüm, bu örgütlerin önemini arttırmıştır. Zira şirketlerin tek taraflı ve gönüllü olarak oluşturdukları davranış kodlarının bağlayıcılığının olmaması, sektörel düzeyde toplu pazarlığın geliştirilmesini zaruri hâle getirmiştir (Kağnıcıoğlu, 2017: 311–320). 

    Federasyonlar, şirketlerin tek taraflı ve keyfi biçimde davranış kodu belirlemesi yerine işçi tarafının koşullarını sunma aracı olmaktadır. Bu noktada tek taraflı ve keyfi belirlemeler yerine küresel çerçeve sözleşmeler önem kazanmaktadır. Küresel çerçeve sözleşmelerin tarafı olan bu örgütlerin örnek başarıları arasında, 1984 yılında Guatemala’da Coca Cola işçilerinin Uluslararası Gıda, Tarım, Otel, Lokanta, Yemek Hizmeti ve Tütün İşçileri Birliği (IUF) aracılığıyla örgütlenmesi yer almaktadır (Munck, 1995: 329–331).

    1960’lı yıllarda küresel sendikaların çokuluslu şirketlerde uluslararası düzenleme yapılması talebi, 1974 yılında BM bünyesinde Ulus-Ötesi Şirketler Komisyonu ve Merkezi kurulmasına yol açmıştır. Bu çerçevede “Ulus-Ötesi Şirketler Üzerine Birleşmiş Milletler Davranış Kodu Taslağı’nın oluşturulması, uluslararası hukuksal metinlerin öncüsü olarak kabul edilmektedir. Ardından OECD’nin “Uluslararası Yatırım ve Çokuluslu İşletmeler Bildirgesi” ile “Çokuluslu İşletmeler İçin Rehber” düzenlemeleri, küresel rekabette çokuluslu şirketlerin emek politikalarını etkilemeye çalışan diğer girişimleridir (Erdoğdu, 2006: 375–378). 

    1971 yılında çokuluslu şirketlerin emek üzerindeki olumsuz etkilerine karşı ILO Genel Konferansı’nın toplanmasının ardından 1977 yılında kabul edilen “Çokuluslu İşletmeler ve Sosyal Politikaya İlişkin İlkeler Üçlü Bildirgesi” de uluslararası sosyal politikanın temelinde yatan belgeler arasındadır (Koçak, 2017: 328; Erdoğdu, 2006: 379). 

    Şirketlerin tek taraflı davranış kodlarını benimseme yaklaşımlarına tepki olarak geliştirilen küresel çerçeve sözleşmeler, küresel sendika federasyonlarının en önemli faaliyetleri arasında yer almaktadır. Küresel düzeyde emek üzerinde baskıların kırılarak standart oluşumunu sağlayan küresel çerçeve sözleşmeler, çokuluslu şirketlerin dünyanın tüm ülkelerinde istihdam ettiği işçilerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almak amacıyla şirketlerle federasyonlar arasında imzalanan anlaşma metinleridir (Hammer, 2005: 3). 

    Doğrudan yabancı yatırımların ve çokuluslu şirketlerin küresel ekonomideki paylarının yükselmesi ile uluslararası üretim ağlarının yaygınlaşması, küresel çerçeve sözleşmelerin ortaya çıkışında etkili olan temel faktörlerdir (Koçak, 2017: 327). Küreselleşme olarak adlandırılan süreçte yaygınlaşan çokuluslu şirketlerde, küresel ölçekte çalışma standartlarının oluşturulması ve sendikal hak ve özgürlüklere uluslararası güvence sağlanması amacıyla önem kazanan küresel çerçeve sözleşmeler, toplu iş ilişkilerinin küresel bir nitelik kazanmasını gösteren temel metinlerdir (Erdoğdu, 2006: 429). 

    Çerçeve sözleşmeler, tek taraflı olarak deklare edilen davranış kodlarının aksine, sendikaların küresel endüstri ilişkileri sistemi içerisinde aktör olmasını sağlamaktadır.  Bu sözleşmeler, sendikalar için küresel kapitalizmin olumsuz etkilerine karşı stratejik bir araç rolü üstlenmektedir. Küresel çerçeve sözleşmeleri, neoliberal iktisat anlayışı doğrultusunda sınırsız dolaşım özgürlüğü kazanan sermaye karşısında emeği koruyucu sosyal politikaların uluslararası temel belgeleri olarak değerlendirmek mümkündür. 

    İmzalanan ilk çerçeve sözleşme Danone ile IUF arasında 1986 yılındaki küresel çerçeve sözleşmedir. Avrupa Komisyonu Raporları’na göre 2000’li yıllardan itibaren küresel çerçeve sözleşme sayısında artışlar görüldüğü, 2012 yılında 144 şirkette çalışan 10 milyondan fazla işçinin küresel çerçeve sözleşme kapsamında yer aldığı ileri sürülmektedir. Sözleşmelerin içerikleri incelendiğinde ise ILO’nun zorla ve zorunlu çalıştırmayı yasaklayan 29 ve 105 sayılı sözleşmeleri, çocuk işçiliğini engelleyen 138 ve 182 sayılı sözleşmeleri, ayrımcılığı önleyen 100 ve 111 sayılı sözleşmeleri ile örgütlenme ve toplu sözleşme özgürlüğünü düzenleyen 87 ve 98 sayılı sözleşmelerinin başlıca kaynaklardır. 

Sonuç Yerine

    Küreselleşme sürecinde sendikal hareket büyük bir krizin içerisindedir. Türkiye’de çokuluslu şirketlerin işçi haklarına yönelik keyfi davranışlarını önlemede ve sendikal özgürlüklerin tam anlamıyla kullanımı sağlamada uluslararası sendikal örgütlerle olan ilişkiler işlevsel bir nitelik kazanabilir. 

    Bu makalede küresel sendika federasyonlarının işlevleri üzerine odaklanırken, küresel çerçeve sözleşmelerin uluslararası çalışma standartları oluşturmadaki rolüne değinilmiştir. Öte yandan küresel örgütlerin işçilere ve sendikalara faydaları bununla da sınırlı değildir. Örgütlenme hak ve özgürlüklerinin kullanılabilmesi için düzenlenen küresel kampanyalar, eğitim programları ve çeşitli konulardaki uluslararası işbirliği örnekleri de bulunmaktadır. 

    Sağlık-İş Sendikası’nın PSI, EPSU ve UNI Global üyeliklerinin ardından geliştirdiği uluslararası ilişkileri bu anlamda örnek vermek mümkündür. Düzenlenen eğitim programları aracılığıyla örgütlenme ve toplu pazarlık stratejileri konuları başta olmak üzere sendikal kapasitenin gelişmesi önemli çıktılar arasında yer alacaktır. Öte yandan sendikal kapasitenin gelişimi, işçi haklarındaki ilerlemeye de olumlu yansıyacaktır.  

Kaynaklar
Erdoğdu: (2006). Küreselleşme Sürecinde Uluslararası Sendikacılık. Ankara: İmge Kitavevi.
Hammer, N. (2005) International Framework Agreements: Global Industrial Relations between Rights and Bargaining. Transfer, 9(4), 511–530.
Hyman, R. (2005). Shifting Dynamics In İnternational Trade Unionism: Agitation, Organisation, Bureaucracy, Diplomacy. Labor History, 46(2), 137–154.
Işıklı, A. (2003). Gerçek Örgütlenme Sendikacılık, Ankara: İmge Kitabevi. 
Işıklı, A. (2005). Sendikacılık ve Siyaset. (6. Baskı). Ankara: İmge Kitabevi.
Kağnıcıoğlu, D. (2017). Çokuluslu Şirketler ve Çalışma Standartlarının Özelleştirilmesi. P. A. Kaya ve C. Güler (Der.), Uluslararası Sosyal Politika Teorisi, Normlar, Kurumlar, Sorunlar ve Güncel Gelişmeler içinde (s. 309–325), Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 2. Baskı, Kocaeli: Umuttepe Yayınları.
Kıdak, E. (2020), Küreselleşmenin Koridorlarında Yeni Enternasyonalizm, Ankara: Siyasal Kitabevi
Koç, Y. (2000), Uluslararası Sendikacılık Hareketi, Türk-İş Eğitim Yayınları No: 42. 
Koçak, M. H. (2017). Küresel Çerçeve Sözleşmeler. P. A. Kaya ve C. Güler (Der.), Uluslararası Sosyal Politika Teorisi, Normlar, Kurumlar, Sorunlar ve Güncel Gelişmeler içinde (s. 327–342), Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 2. Baskı, Kocaeli: Umuttepe Yayınları.
Munck, R. (1995). Uluslararası Emek Araştırmaları, (Çev: C. Aygün), İstanbul: Öteki Yayınevi.